Akşam saatleri... Hava daha yeni karardı
sayılır. Köpeğimi gezdirmek için üzerime bir hırka alıp spor ayakkabılarımı
giyiyorum. Son üç gündür sürekli yağmur yağdığından bu saatlerde yağmaya ara
verdiği için mutluyum. Tabi minik kızım şeker de.. O da yağmurluğunu giydi,
tasmasını da taktık işte hazırız!
Birinci katta oturduğumuz için
asansörü kullanmıyoruz, merdivenlerden şekerin hızına ayak uydurup koşar adım
iniyorum. İşte o anda fark ediyorum sokak kapısının girişine park edilmiş bebek
arabasını. -belki de uzun süredir orada olabilir- içimden 2. kattaki genç
çiftin çocuklarına ait olabileceğini
geçiriyorum. Oturma alanın sağ ön tarafında küçük pembe bir tavşancık asılı.
galiba dokunup sıkıştırdığınızda müzik çalanlardan. Tavşancığın masmavi gözleri
mutluluktan kocaman açılmış ağzı da öyle. Bu manzara bende de hafif bir
tebessüm yaratıyor. Bebek arabasını arkamda bırakıp heyecanla kuyruk sallayan
şekerle birlikte kendimizi sokağa atıyoruz. Dışarıda mis gibi toprak kokusu...
Evin arkasındaki parka geldiğimizde
şeker artık heyecanına yenik düşmüş etrafta koşuşturmaya başlıyor ama ben artık
ayak uyduramıyorum. Aklım bebek arabasında ve tabi mutlu tavşancıkta kalmış.
Yıllarca çocuk sahibi olmamak hep bir kusur
ya da eksiklik gibiydi içimde, çocukları olan tüm tanıdıklarım da mutlu
tavşancık gibi etrafa neşe saçıyorlardı aklımda. Belki hala bir kusur, bir
eksiklik benim için çocuksuz olmak. Ama bugün bitirdiğim ve beni derinden
etkileyen SİYAH SÜT ; çocuklu bir kadın olma kavramını yeniden düşünmeme, hatta
düşündüğümden de büyük bir olay;büyük bir değişim olarak insan hayatının,
özellikle kadın açısından bir milat olduğunu idrak etmeme neden oldu diyebilirim.
SİYAH SÜT,Elif Şafak'ın kendini çocuk
sahibi olma, annelik, yazarlık, kadınlık gibi kavramlarının çağdaş Türk kadının
bakış açısından anlattığı ve bence bunu yaparken çok samimi davrandığı bir
roman. Romanda Şafak;ruhunun her yönünü yansıtan parmak kadınların içinde bir
yerlerde saklı olduğunu ve anne olma kararını alırken kişiliğinin yazarlık,
entelektüellik, hırslılık ve tevekkül eden yanlarından nasıl koptuğunu,
annelik yanına nasıl sarıldığını ancak otuz küsur yıldır hiç tanımadığı anaçlık
tarafı için terk ettiği aslında bunca zamandır o olmadan birlikte yaşadığı
diğer taraflar gidince nasıl bocaladığını kendine has üslubu ile öyle güzel
anlatıyor ki; ''kadının yaşadığı devrimdir doğum yapmak ''diyorum.
Yazar doğum sonrası yaşanan depresyonu da yine kendi üslubuna yakışır
şekilde onu etkisi altına alan bir CİN olarak tasvir ediyor kitabında. Hatta
ona isim bile veriyor :)
Bu kitapta özellikle kendinden emin ve asla diğer annelere benzemeyeceğini söyleyen anne adaylarının birden kendilerini o anneler olarak ya da o annelerden olmak için çabalarken bulduklarını öyle güzel anlatıyor ki; kendi adıma biraz ürkmedim desem yalan olur. En güzel yanı yazar bu durumun geçici olduğunu ve bunu herkesin yaşamadığını da yine kendi üslubuyla anlatıyor. Hatta kitabın sonunda bu depresyona yakın mısınız , uzak mı? ya da içinde misiniz? değerlendirebilmeniz için test bile var.
Bu kitapta özellikle kendinden emin ve asla diğer annelere benzemeyeceğini söyleyen anne adaylarının birden kendilerini o anneler olarak ya da o annelerden olmak için çabalarken bulduklarını öyle güzel anlatıyor ki; kendi adıma biraz ürkmedim desem yalan olur. En güzel yanı yazar bu durumun geçici olduğunu ve bunu herkesin yaşamadığını da yine kendi üslubuyla anlatıyor. Hatta kitabın sonunda bu depresyona yakın mısınız , uzak mı? ya da içinde misiniz? değerlendirebilmeniz için test bile var.
Kitap; tüm anneler, anne adayları ya
da onları anlamak isteyenler için yazarın kendi üzerinden ışık tuttuğu bir eser
olmuş. Kalemine sağlık.
çok güzel yorum olmuş. çok iyi olmuş çok da güzel yorum olmuş...
YanıtlaSilTeşekkür ederim o senin güzelliğin :)
SilSüperr olmuşş Mehtabımm :)
YanıtlaSilcanım benim güzel düşüncelerin için çok teşekkür ederim :)
Sil