16 Aralık 2014 Salı

SİYAH SÜT (Elif Şafak)-kitap yorumu


  

  Akşam saatleri... Hava daha yeni karardı sayılır. Köpeğimi gezdirmek için üzerime bir hırka alıp spor ayakkabılarımı giyiyorum. Son üç gündür sürekli yağmur yağdığından bu saatlerde yağmaya ara verdiği için mutluyum. Tabi minik kızım şeker de.. O da yağmurluğunu giydi, tasmasını da taktık işte hazırız!

     Birinci katta oturduğumuz için asansörü kullanmıyoruz, merdivenlerden şekerin hızına ayak uydurup koşar adım iniyorum. İşte o anda fark ediyorum sokak kapısının girişine park edilmiş bebek arabasını. -belki de uzun süredir orada olabilir- içimden 2. kattaki genç çiftin çocuklarına  ait olabileceğini geçiriyorum. Oturma alanın sağ ön tarafında küçük pembe bir tavşancık asılı. galiba dokunup sıkıştırdığınızda müzik çalanlardan. Tavşancığın masmavi gözleri mutluluktan kocaman açılmış ağzı da öyle. Bu manzara bende de hafif bir tebessüm yaratıyor. Bebek arabasını arkamda bırakıp heyecanla kuyruk sallayan şekerle birlikte kendimizi sokağa atıyoruz. Dışarıda mis gibi toprak kokusu...

     Evin arkasındaki parka geldiğimizde şeker artık heyecanına yenik düşmüş etrafta koşuşturmaya başlıyor ama ben artık ayak uyduramıyorum. Aklım bebek arabasında ve tabi mutlu tavşancıkta kalmış.

   Yıllarca çocuk sahibi olmamak hep bir kusur ya da eksiklik gibiydi içimde, çocukları olan tüm tanıdıklarım da mutlu tavşancık gibi etrafa neşe saçıyorlardı aklımda. Belki hala bir kusur, bir eksiklik benim için çocuksuz olmak. Ama bugün bitirdiğim ve beni derinden etkileyen SİYAH SÜT ; çocuklu bir kadın olma kavramını yeniden düşünmeme, hatta düşündüğümden de büyük bir olay;büyük bir değişim olarak insan hayatının, özellikle kadın açısından bir milat olduğunu idrak etmeme neden oldu diyebilirim.

   SİYAH SÜT,Elif Şafak'ın kendini çocuk sahibi olma, annelik, yazarlık, kadınlık gibi kavramlarının çağdaş Türk kadının bakış açısından anlattığı ve bence bunu yaparken çok samimi davrandığı bir roman. Romanda Şafak;ruhunun her yönünü yansıtan parmak kadınların içinde bir yerlerde saklı olduğunu ve anne olma kararını alırken kişiliğinin yazarlık, entelektüellik, hırslılık ve  tevekkül eden yanlarından nasıl koptuğunu, annelik yanına nasıl sarıldığını ancak otuz küsur yıldır hiç tanımadığı anaçlık tarafı için terk ettiği aslında bunca zamandır o olmadan birlikte yaşadığı diğer taraflar gidince nasıl bocaladığını kendine has üslubu ile öyle güzel anlatıyor ki; ''kadının yaşadığı devrimdir doğum yapmak ''diyorum.

   Yazar doğum sonrası yaşanan  depresyonu da yine kendi üslubuna yakışır şekilde onu etkisi altına alan bir CİN olarak tasvir ediyor kitabında. Hatta ona isim bile veriyor :)
  Bu kitapta özellikle kendinden emin ve asla diğer annelere benzemeyeceğini söyleyen anne adaylarının birden kendilerini o anneler olarak ya da o annelerden olmak için çabalarken bulduklarını öyle güzel anlatıyor ki; kendi adıma biraz ürkmedim desem yalan olur. En güzel yanı yazar bu durumun geçici olduğunu ve bunu herkesin yaşamadığını da yine kendi üslubuyla anlatıyor. Hatta kitabın sonunda bu depresyona yakın mısınız , uzak mı?  ya da içinde misiniz? değerlendirebilmeniz için test bile var.

   Kitap; tüm anneler, anne adayları ya da onları anlamak isteyenler için yazarın kendi üzerinden ışık tuttuğu bir eser olmuş. Kalemine sağlık.

4 yorum:

  1. çok güzel yorum olmuş. çok iyi olmuş çok da güzel yorum olmuş...

    YanıtlaSil
  2. Süperr olmuşş Mehtabımm :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. canım benim güzel düşüncelerin için çok teşekkür ederim :)

      Sil