18 Aralık 2014 Perşembe

PEMBE VE YUSUF (CANAN TAN)-kitap yorumu

Her kitap başka bir dünya yaratıyor zihnimde, beni  alıp başka mekanlara başka insanlara götürüyor. Pembe ve Yusuf’un hikayesiyle ilkokul yıllarıma gidiyorum. Birbirine çok benzeyen 2  sınıf arkadaşımı hatırlıyorum. Benzerlikleri o kadar ortada ki bu iki küçük kızı ya ikiz sanırsınız yada biri diğerine göre daha geç okula başlamış abla  kardeş. İlk bakışta sizi şaşırtan benzerlik gerçekleri öğrendiğinizde sizi şoke ediyor.
Bu birbirlerine bu kadar benzeyen iki güzel kızın teyze-yeğen olduğunu öğrendiğimde ağzımın açık kaldığını hatırlıyorum. Kendi teyzemin annemden bile büyük olduğu düşünüldüğünde annemin ve anneannemin aynı zamanda hamile kalması ve teyzemle yaşıt olabilmem o zamanlar 60’larında olan anneannemi düşününce imkansız geliyor bana…
Ama şimdi  anlıyorum o kadar imkansız olmadığını; eğer  14'ünüzde evlenir, 15'inizde doğurursanız ve yine aynı şekilde çocuğunuzda  14'ünde evlenip  15'inde doğurursa  30 yaşında sizinde onunla birlikte hamile olmanız imkansız değil… evet çocuk gelinlerden bahsediyorum. Henüz  13-14 yaşında ne olduğunu bile anlamadan, gelinlikler giyip evlendiğini sanan, hiçbir şey anlamadan geçirdiği ilk birkaç ayın sonunda hamile olduğunu öğrenip çocuk yaşta çocuk doğuran çocuk annelerden.
Daha küçücük yaşında kendisine dayatılanı yapmaktan başka çaresi olmadığını düşünerek büyüdüğünden, çocukken kucağına aldığı evladının kaderine engel olma gücünü kendinde bulamayıp sadece dua etmekle yetinen 30 yaşındaki  anneannelerden bahsediyorum. Erkek çocuk verebilmek için 15'inden 45'ine kadar doğurdukça doğurup kuma kabusuyla karşı karşıya kalmamak için çabalayan, damızlıktan farklı muamele görmeyen çok çocuklu, bol kahırlı kadınlardan…
Ve yine erkeğin ayıbını örtebilmek için arkasına saklandığı, kadının canına kendi namusunu bağladığı töre uğruna; canından olan kocasının, kardeşinin, amcasının pisliğini son nefesini vererek üfleyip temizleyen, yaşarken hükümsüz olan varlığını ölümüyle anlamlı hale getirmeye çalışan yitirilmiş kadınlardan bahsediyorum. Aslında bahsetmiyorum, hatırlatıyorum yazar da aynısını yapıyor kitabında. Ancak yazar farklı bir yüzünü daha hatırlatıyor bu hayatların; eli kolu bağlı, seyirci kalan ya da zorla anasının bacısının nefesine göz dikmek zorunda bırakılan erkekliğinden utanan erkeklerden….
Dediğim gibi kitabın konusu sürprizli değil yazar bence okuyucuyu şaşırtmaktan ziyade seyreldiği düşünülse de hala varlığı kabul edilen töre kavramını hatırlatmaya çalışıyor ve amacına da ulaşıyor bence…
NOT:   Bu arada Pembe ve Yusuf yazarın daha önce yazdığı, bir pansiyonda kalan 6 erkeğin hayatlarından bahsedilen  Issız Adamlar Korosu'nun devamı niteliğinde olduğundan isterseniz önce o  kitabı okuyabilirsiniz.


 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder