Hangi zamanda yaşadım? Hangi günü benim saydım? Hangi sabahlara
bir göz açımıyla uyandım? Ne zaman kendimi olduğum yere ait hissettim? Ne zaman
bugünün vatandaşı dünün misafiri olmayı seçtim? Ben ne zaman bu kadar mutsuz
bir insan oldum? Beni kendinden vazgeçecek kadar, günlerin getirdiklerinden
ümidi kesecek kadar ne zaman yaraladılar? Ben ne zaman suçlamayı öğrendim
başıma gelenler için BEN’i? Ne zaman sevmeyi bıraktım? Dün mü oldu bütün bunlar
yoksa düne kadar bir ömür mü biriktirdim bana yapılanları?
Dün mü vazgeçtim ben olmaktan, bugün mü direniyorum
değişmemek için? ‘Su gibisin yavrum’ der hep annem ‘Bulduğun her yoldan akıp
gidiyorsun’… Halbuki su değil miydi geçtiği yeri aşındıran, izini bırakan? Su değil
miyim yani şimdi ben? Nerede izim,
nerede açtığım yollar?
Nerede bu zamana kadar biriktirdiğim dostluklar? Hep mi yalnızdım yoksa yeni mi oldu ? Ben mi
seçtim? Onlar mı bıraktı? Ya da ‘artık ne önemi var zamanı’ mı geldi?
Genç miyim hala? Yoksa geliyor muyum yolun yarısına? Gençlik
göreceli mi gerçekten yoksa aylardan günlerden bahseden takvimlerin ya da tik
tak tik tak yerinde durmayan akreple yelkovanın bir anlamı var mı? Beyazlayan her
saç telinin, her ince kırışığın nasıl bir amacı var vücuduma yerleşirken? Hatırlatmak
mı? Zamanın arkasına saklanıp unutturmak
mı olanları?
Ne zaman bu kadar mutsuz bir insan oldum ben? Ne zaman kaldım kalabalıklarda tek
başıma? BEN’i ne zaman bıraktım? Ne zaman düştüm ben olmayanın yollarına?
Ne zaman ben oldum ben? Ne zaman anladım kitapları sevdiğimi
ne zaman anladım bu yolda tek gerçeğin sayfalar dolusu soyut kavram olduğunu?
Ne zaman anladım değişmemek için direnirken bunca hayata
dokunduğumu? Bir kağıt bir kalemle yaza yaza var olduğumu?
Kinyas ve Kayra benim ilk okuduğum ve bundan sonra Hakan Günday dehası diye bir şey olduğunu kabullenmeme sebep olan romandır.
Açıkçası sular seller gibi gitti harika hissettim diyemeyeceğim tek söyleyebileceğim gerçek; çarpıldım, sarsıldım, şaşırdım.
Çarpıldım çünkü ilk 50 sayfada bahsedilenler neyi okuyacağım ne ile ilgili bir dünyaya gireceğim hakkında bana ipuçları verince tamam dedim hazırlan ancak her sayfada daha ileri giden bozuk ruh hali beni gerçekten çarptı. Sarsıldım çünkü bahsettiğim bozuk ruh haliyle öyle çok ortak nokta yakaladım ki kendimde, hissettiğim düşündüğüm ama isimlendirip kelimelere dökemediğim onca soyut ve karmaşık duyguyu böylesine açık net ve kusursuzca düşünebilen birinin olması sarsıcıydı.
Şaşırdım çünkü ütopik düşünceler olarak gördüğüm şeyler romanda öyle doğal bir akışla sona ulaştı ki gerçek olabileceklerine dair şüphelerimin ortadan kalkması oldukça şaşırtıcıydı.
Yazarın kendisiyle 2014 Tuyap kitap fuarında 5 dakikalık sohbet etme fırsatım oldu ve ilk sorduğum soru muhtemelen herkesin ilk sorusuyla aynıydı 'Nasıl geliyor bu kadar şey aklınıza ve böyle düşünceleri kelimelere nasıl döküyorsunuz?' Cevabı söylemeyeceğim ama az çok böyle romanlar yazan birinin vereb,ileceği cevaplardan olduğunu söyleyebilirim. bir de aklımdaki başka soruyu sordum Gündaya hep ahşap döşemesi gıcırdayan karanlık ve kasvetli daracık bir tavan arasında yazarken hayal ediyorum sizi dedim gerçekten Nerede yazıyosunuz? beklediğim cevap geldi heryerde
metroda tuvalette kafede restaurantta evde yatakta... zaten böyle saat gibi durmadan işleyen ve asla normal şeyler düşünemeyeceğine inandığım bir beyin zamandan ve mekandan bağımsız olmalıydı.
her yazımda özellikle belirtiyorum romanlardan bahsederken hiçbir ayrıntı ve olay ile ilgili bilgi vermemeye dikkat ederim bugün de farklı bir şey olmayacak. roman üç bölümden oluşuyor ilk bölüm kahramanların o içinde bulundukları durum ve birbirleriyle olan ilişkileri hakkında diğer iki bölümde ayrı ayrı seçtikleri yaşamları hakkında okuyorsunuz ve dil öyle etkileyici ki o ylaarda birlikte yürüyorsunuz hem Kinyasla hem de Kayrayla. türüne psikolojik denir mi bilmiyorum zaten ben okurken türünden çok düşündürdükleriyle ilgilenirim okuduklarımın ve gerçekten çok düşündüm diyebilirim.
Son sözüm şu olsun Hakan Günday romanlarının gerçekçiliği ayrıntılarında gizlidir.
Okuyun okutun..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder