11 Ocak 2015 Pazar

MASUMİYET MÜZESİ (ORHAN PAMUK)-kitap yorumu

Eşyanın ruhuna inanırmış atalarımız. Hatta biraz daha ileri gider onlara taparlarmış... Bugün totem dediğimiz şey de işte tam oralardan geliyor...Hepimizin  zaman zaman uğurlu saydığı eşyaları olmuştur mutlaka... En azından  sınavlarda zihnimizi açıp uğuruyla başarılı olmamızı sağlayan  bir kalem mesela. Temeline eşyaları oturtmuş batıl inançlarımız : ''tahtaya vur tahtaya'' ''aman bıçağı kimsenin elinden alma kavga edersiniz sonra '' gibi. 
Ama bugün sorsam sizce eşyaların sahip olduğu bir güç var mıdır? Ya da eşyanın ruhu var mıdır? diye mantığınız cansız bir varlığın bir güce ya da ruha sahip olmasının imkansızlığını koyar önünüze... Yok dersiniz... Evet nefes almayan hücreleri değil de atomları olan bir varlığın olayların akışına müdahale edecek bir güce ya da ruha sahip olduğuna inanmak bence de sıra dışı olurdu... Peki bu eşyaları hafife almamıza ya da onlara hükmedebilmemize yeterli bir neden mi sizce? Yok mu eşyaların insanoğlundan üstün yönleri? Ben bu konu üzerine düşününce buldum aslında. Eşyaların bizden farkı maddi olarak zamandan izler taşıyabilmeleri  öncelikle. Üzerine yazı yazdığınız taş duvar siz bu dünyadan göçüp gitseniz de sizden sonra uzun süreler orada kalabilecek güce sahiptir kabul etmeseniz de.. Bir de en önemli güçleri bir ruha sahip olmasalar da ruhumuzu harekete geçirecek güce sahiptir eşyalar... Yıllar önce giydiğiniz kazak yeniden elinize geçse ruhunuzu  o yıllara götürür. Bayansanız küçücük bir tek taş sizi havalara uçurur mesela. Yine aynı tek taş eğer bayanın evliliğine delalet ise o zaman da karşısındaki erkeği harekete geçmekten alıkoyar, hem de o bayanın eşinin yapabileceğinden daha sessiz ve derinden...
Güçlüdür eşyalar.  500 yıllık vazo vardır da 500 yıllık insan yoktur örneğin... Ve en güzeli onlara dokunan herkesten biraz DNA çalarlar, kokusundan aşırırlar...
İşte bu kitap eşyaların bu yönünü sevdiği kadının yokluğunda keşfeden ve hayatını bu kadının dokunduğu her şeyi saklamaya, kendini onun hayatına giren her eşyada onu bulmaya adayan bir adamın hikayesini anlatıyor. Okuduğunuz sürece hayretler içinde kalıp ''yok artık'' ''daha neler'' diyerek zaman zaman da böyle aşıkların sadece romanlarda olacağını düşünerek  teselli buluyorsunuz...
En güzel tarafı da aslında hayatımız boyunca ne kadar şeye dokunup ne kadar ''şey''de iz bıraktığımızı, gün içinde önemsiz olduğunu düşündüğümüz ne kadar çok ''şey'' kullanarak rutinimizi sağladığımızı görünce gerçekten şaşırıyorsunuz...
Aaaa tabi bir de AŞK tarafı var romanın nelerden vazgeçerdiniz aşkınız için onu da düşünüyorsunuz.. Ya da hangi durumlara  katlanabilirsiniz? Yaptığınız bir hatayı telafi edebilmek için kaç yıl çabalarsınız? Kaç yıl sürer pişmanlığınız? Ne kadar küçük şeyle mutlu olabilirsiniz bu hayatta çok zengin de olsanız... Bir akşam yemeği ne kadar güzel olabilir sizce? Ne kadar sevebilirsiniz aslında?
Size inanan kimseleri ne zaman bırakırsınız? Yolun başında? Sonunda? Ortasında? Ben hiç bırakmam diyorsanız böyle aşık olmamışsınız demektir... Zaten kitabı okuyunca böyle bir aşkı yaşamak mı yoksa yaşamamak mı en büyük nimet ?Kararsız kalacaksınız.
Dün  aksam konuştuğum bir arkadaşım Orhan Pamuk kitaplarının akıcı olmadığından  bu yüzden okumak istemediğinden bahsetti. Vakit olmadığı için söyleyemedim ama sabır ister Onun romanları ancak  bir kitabını bitirince bilirsiniz ki sonunda sizi götürdüğü uzun yolculuktan yorgun, şaşkın ve hayran dönersiniz...  Bu kitabın yazarın İstanbul'da açtığı müzeyi gündeme getirmek için yazdığı söylendi bazı çevrelerce ama ben romanı okuyunca sadece eşyalara sarılıp aşkını yaşayan bir adam gördüm.Müzeyi merak etmedim diyemem ama zaten müze ye giriş için gerekli olan şey yazarın bu kitabı. Şimdi sizce amaç müzeyi gündeme getirmekse sizi neden bir roman okumaya davet etsin ki. Bilet satmaz mıydı sadece? Ben daha çok romanı okutmaya yönelik bir müze kurduğunu düşünüyorum yazarın. Eeee nesi kötü bunun? Hangimiz yazar olsak yazdıklarımız okunsun diye çabalamayız? Başarısı tescillenmiş ödüllü bir yazar bunların hesabını yapar mı? Bilmiyorum ama bu romanı okuyun... Bayılacaksınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder