Hepimiz
zaman zaman tuhaf olduğumuzu, kimselere benzemediğimizi söyleriz... Nev'i
şahsına münhasır... Haklıyız tabi ki ... Hepimiz biraz faklı, biraz tuhafız...
Ama ya tuhaflık kafamızdaysa ? İşte o zaman işler değişir değil mi ? Herkes
gibi olmamak güzel tabi, hatta herkes gibi düşünmemek de. Ama kafanızda bir
tuhaflık olduğunu hissederek yaşamak ... İşte o başka bir şey...
Herkesten
farklı düşünmek... Ya da aynı olaylara herkesten farklı tepkiler vermek.... Özgün olmak? Belki... Çünkü hangi
olay, hangi düşünce, hangi tavır, hangi duygu sizi tuhaf yapar görecelidir. Öyle
ki aslında evlenmeyi planladığınız kişiyle evlenmediğinizi fark etmek, dolandırılmak,
soyulmak, sizinle aynı imkanlara sahip kişiler alıp yürürken dünya malını, halen başladığınız noktada kalakalmak... İşte
bunlar çok başka şeyler ,bunlar eğer kafanızda bir tuhaflık yoksa asla kabul
etmeyeceğiniz, olur demeyeceğiniz şeyler... Eğer ortada ya da kafanızda bir tuhaflık yoksa
isyan etmez misiniz? İçten içe sizinle birlikte olan insanlara zehir etmez
misiniz dünyayı? Hayır mı ? O zaman bence siz de aynı Mevlut Karataş gibi
kafanızdaki tuhaflıkla yaşıyorsunuz.
Artık
modası geçmiş rağbet görmeyen mesleğinizden vazgeçmeyerek çevrenizdekiler o
günün şartlarında tüm fırsatları değerlendirirken arkalarından bakmak... Kolay
mı? Peki göz göre göre yaşadığınız mahalle sizin hiç değişmeyen yoksulluğunuza
inat,; daha kalabalık, daha keşmekeş, daha zor hale gelirken seyirci kalmak? Hatta
neredeyse yaşadığınız şehirde tek değişmeyen şey olarak hayatı sürdürmeye
çalışmak... İşte bizim Mevlut böyle bir
adam...
Bu
zamanda ne kolay aşık olmak, ne kolay ilişkileri tüketip sonuna gelmek .Oysa Mevlut
yüzüne bir kez baktığı bir kıza ölümüne aşık olup tüm hayatını ona adamaya
hazır aslan yürekli bir sevgili... Ama yapılır mı Mevlut'e ? Yapılıyor
işte...
Her
halükarda mutlu olmak zordur aslında, ama zoru başarıyor Mevlut; yaşadığı
sefalete acıyorsunuz ilk etapta ama kafasındaki tuhaflığa da özenmeden
edemiyorsunuz... ''Elindekiyle yetinmek'' sadece Mevlut'e söylenmiş bir söz olabilir
diyorsunuz. Mutluluğunu kıskanırken acısını da ta derinlerde hissediyorsunuz...
Gerçekten tarifsiz... Yıllar sonra elde
ettiklerinin aslında önceden elinde olanlardan daha kötü olduğuna inanıyor Mevlut.
Aklı hep Rayiha da, tek göz odalı evinde, boza güğümlerinde, yürümekte...
Ölümün
yanı başında huzur bulup mezar taşlarında mutluluk arayan bir karakter Mevlut..
Dedim ya güzel adam, bir o kadar da zor; ne de olsa kimselere benzemiyor...
Doymaya
geldiği memlekette yarı aç, yarı tok olmaktan memnun ömrünü tüketiyor... O şehrin
tükenişine tanık olarak hem de... Zor Mevlutun işi, çok zor... Ama ona her şeyi
kolay eden bir şeye sahip: kafasındaki
tuhaflığa...
Orhan
pamuk'un uzun süredir beklenen romanı KAFAMDA BİR TUHAFLIK; yazarın aslında
nasıl bir büyücü olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. O bir paragraflık
cümleleri okurken yorulup yoruldukça devam etme isteği duymak, sürekli şaşırarak
477 sayfa okumak, eğer biri sizi büyülemediyse mümkün değil. ama o Orhan Pamuk... Büyüleneceksiniz..
yine akıcı yine mükemmelll 😄
YanıtlaSilçok teşekkür ederim :)
Sil