9 Ocak 2015 Cuma

KARDEŞİMİN HİKAYESİ (ZÜLFÜ LİVANELİ)-kitap yorumu

Klişe olan ama her zaman doğru olamayacak bir sözle  başlayacağım: ''Yalnız doğup yalnız ölüyoruz hepimiz''. Yani aslında yalnız öldüğümüz ya da doğru deyişle yalnız öleceğimiz doğru olsa da dünyadaki herkesin yalnız doğduğunu söylemek teknik açıdan hatalı olabilir. Anne karnında yalnız olanlar olduğu gibi bu yolculuğa tek başına çıkmayanları da unutmamak gerekli bence.  Ben böyle söyleyince eminim ikiz kardeşlerden bahsettiği mi anladınız. Ailemde ikiz oranı yüksek olduğundan belki de, ben pek yadırgamam ikizleri aslında ama çok özenirim ikiz kardeş sahibi olanlara. Daha bir damlayken sizinle aynı rahmi aynı anda paylaşan bir can daha olması onun kalp atışlarını duyup varlığını hissetmek ne büyük nimettir ! Tıpa tıp size benzeme ihtimali gerçekleşmese de sizinle aynı anda büyüyüp gelişen aynı anda dünyaya gözlerini açacak olan bir kader arkadaşına sahip olmak büyük ayrıcalık benim gözümde. Bu bahsettiğim dönemi hatırlamasak bile o bir kalbin sizinkiyle birlikte attığını hissederek dünyaya gelmek ne güven vericidir, kim bilir?
Ben sevmem belirsizlikleri emin olmak isterim bugün yanımda olan yarında benimle devam edecek mi diye. İşte eğer ikiziniz varsa bu böyle olacaktır. Artık emin olabilirsiniz...
Doğuştan bir arkadaşa sahip olmak, hele sizinle aynı kanı taşıyan bir arkadaşa sahip olmak hayata 1-0 galip gelmektir. Çocukluğunuz boyunca 2 kişi oynanan hiçbir oyun için eve bir arkadaşınızın gelmesini beklemeye gerek yoktur mesela. En yakın arkadaşınıza bile söyleyemeyeceğinizi düşündüğünüz her şeyi hem kardeşiniz hem arkadaşınız olan ikizinize anlatabilirsiniz pekala.
Hiçbir zaman yalnız kalmaktan korkmazsınız.  Hep yanı başınızdadır ikiziniz...
Kitabımız işte böyle hissederek büyüyen ikiz kardeşlerden birinin hikayesini merkeze alan harika bir roman.  İkizini kaybetmek ondan haber alamamak nerde hangi şartlarda olduğunu bilmeden yaşamak  zorunda olmak bu dünyadaki diğer yarısını yitirmek gece gündüz buna kafa yormak ne zor bir durum olurdu diyerek yaklaşık  200-250 sayfa okumak gerçekten oldukça etkileyiciydi benim için.
Tabi bir de unutmak istediğimiz yaşamamış olmayı dilediğimiz olayların izlerinden kurtulmak için  beynimizin bize  ne oyunlar oynayabileceğine  şahit olacaksınız. Yokluğuyla sarsıldığınız çok değerli insanlara olan özleminizi nasıl giderme yolları bulduğuna  da...
İnsanoğlunun başka bir vücut tarafından sarılıp sarmalanmaya nasıl ihtiyacı olduğunu bu duyguyu tatmin edebilmek için ne yollar bulduğunu da göreceksiniz... Kalbinizin sancısını etraftan gizleyecek kadar güçlü olan teninizin de ne denli hassas olabildiğini.... Canınıza kastedecek kişinin etrafınızdaki en aciz ve yardıma muhtaç olduğunu düşündüğünüz kişinin de olabileceğini düşüneceksiniz... Aşk neler yaptırır, nelerden vazgeçirir  tek tek sorgulayacaksınız...  
Hep istediğim şeyi yapabilmiş bir insanla tanıştım bu kitapta: kitapla dolu bir dünya hayata kitapların gözünden bakıp , anlam vermeye çalışan harika bir adamla Ahmet , Mehmet ...Kardeşlik ne harika bir duygu ya da ne zor tek başına olmak...
Yine bir '' Zülfü Livaneli'' klasiği yine ağzınızı açık bırakacak bir son... Tadını çıkarın...
Hayır bitmedi:  Söylemek istediğim başka şeyler de var. Üç haftadır yazmıyorum bu blogta neden mi çünkü her blog sahibinin düşebileceği bir yanılgıya düştüm ilk etapta... Yalnızlık... Sanki kendi kendime yazıp kendim okuyormuşum gibi hissetmek pek memnun etmedi beni.  Herkesle aynı şeylerden zevk almayı aynı konulardan bahsetmeyi, sevmeyi bekleyerek açmadım bu blogu elbette ama neredeyse kimseden geri dönüş almadan sürekli yazmak gerçekten zormuş onu anladım bu sayede... ''Yazıların çok uzun'','' Ben henüz o kitabı okumadım o yüzden yazını da okumak istemedim''  gibi geri dönüşler almak içimi burktu açıkçası zaten amacım okuduğum kitapları başkaları da okusun başkaları da bu güzel hikayelerden haberdar olsun onlarda hangi duyguları uyandırdığını anlatsındı.  Ama sadece sessizlikle karşılaşmak beni biraz zorladı sanırım yine de pes etmiyorum teknoloji çağında hala benim gibi kitaplarla dolu bir dünya da yaşayan insanlar olduğuna dair inancımı kaybetmeyeceğim. Kaybetmek istemiyorum en azından.  Kitap kokusu güzeldir ,her kitap başka dünyadır. Biraz yazmaya başlayınca gördüm ki yazmak konuşmak gibi değil, yazmaya başlayınca gerçekten ne düşündüğümü daha açıkça anlatabildiğimi görmek beni şaşırttı ve bu yüzden yazabilen kendini bu yolla anlatan tüm yazarlara hayranlığım bir kat daha arttı bu nedenle   ben de yazacağım eminim bunu fark eden herkes de okuyacak hem kendini bulmak hem başka dünyalara kucak açmak için okuyacak.. Yazmak güzeldir.. Ama yazılanları okumak başka bir duygudur ben şu anda ikisini de yaptığım  için gurur duyuyorum. Tabi ki  yazar değilim ve öyle bir amacım da yok ama neden düşünceleri mi yazıp paylaşmak istemeyeyim ki...  Mutlu bir gün olsun ben mutluyum çünkü....
 
 

2 yorum:

  1. Siddetle tavsiye edermisin ben serenad,mutlulugu okudum seranad beklentimi karsiladi,ama mutluluk icin ayni seyi soyleyeme.

    YanıtlaSil
  2. Evet canım mutlaka okunmalı dediğim kitaplarından Livaneli'nin ama mutluluk hakkında sana katılıyorum ben de tatmin olduğumu söyleyemem.

    YanıtlaSil