8 Aralık 2015 Salı

MÜCELLA (NAZAN BEKİROĞLU) -kitap yorumu

Yaşanmamış bir hayat hakkında ne söyleyebilirsiniz? Boşa gittiğini, yazık olduğunu… Dünyaya bir kez geldiğimizi, bu hayatı istediğimiz gibi yaşamamanın büyük hata olacağını… peki bunları kaç kelimeyle anlatabilir, üzerine ne kadar konuşabilirsiniz? İşte usta bir yazar aslında konuşulacak anlatılacak hiçbir şey yokken ondan tam 340 sayfa bahsedebilen yazardır. Bunu yaparken de ‘’ee ne zaman bir şey olacak’’ diye beklemeden bitirdiğinizi görünce sizi şaşırtan yazardır bence. Ütopik şeyler, ağır dramlar, inanılması güç kurgular oluşturabilecekken evde kalmış sıradan bir ev kızının solup giden yaşamadığı hayatını anlatmayı seçmiş bir yazar bunu ancak kalemine güveniyorsa yapar. İşte istanbul kitap fuarında imzasını alıp tanışma fırsatı bulacağımdan emin olduğum halde imza kuyruğundaki izdiham nedeniyle yüzünü görmeyi bile beceremediğim ve bunun için üzülmem gerekirken ona değer verenlerin bu kadar çok olmasından garip bir gurur duyduğum Nazan Bekiroğlu… Böyle yazmış bu romanı ince ince, ama kırmadan, üzmeden, sıkmadan bunaltmadan sevdire sevdire her kahramana hak vere vere yazmış. 


Hepimiz sevdiklerimizi korumak, onlara zarar gelmesin diye herşeyden sakınmak zorunda hissederiz kendimizi. Biliriz ki böyle yaparsak kısa vade de üzülselerde uzun vade de hep yararlarına olacaktır onlar için almak zorunda olduğumuzu hissettiğimiz kararların dönüşü. Yani sonucun müspetliğinden emin olmasak da niyetimiz hep iyidir böyle davranırken. Neyyire Hanım da babsız büyütmek zorunda kaldığı Mücellasını bu niyetle hep dış dünyadan uzak tutarak gözünün önünde büyütüyor. Tabi bunu yaparken bilmiyor dışarıdaki hayatların kızının gözünün önünden öyle geçip gideceğini, Mücella’nın dışarıda yaşanan iyi kötü tüm hayatlara seyirci kalacağını. Çok bizden bir hikayesi var kitabın. Böyle diyorum, çünkü bugüne kadar en az bir tane hayatı boyunca evlenmemiş, annesinin dizinden ayrılmamayı tercih etmiş ya da buna zorunda bırakılmış, annesine çok benzeyen ama belki bıraksalar hiç benzemeyecek olan Mücellalar tanımışızdır mutlaka. Ama bu kadar yakından bakmış mıydık? Sanmıyorum. Ben çok sevdim Mücellayı; küçücük bir kız çocuğuyken de, utangaç bir ergenken ya da genç kız olduğunda da, hatta yaşlanıp Mücella abladan Mücella Teyzeye dönüştüğünde de sevdim. Ve hep umut ettim özendiği hayatlara belki ucundan kıyısından yanaşabilir diye… 
Her okuduğum romanıyla beni mest eden bu uğurda zaman zaman kalkıp Trabzona gitmeyi, kaleminden öpmeyi istediğim bu harika yazara saygılarımı sunarak tavsiye ediyorum bu kitabı…

Keyifli okumalar…





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder